3 Nisan 2010 Cumartesi

Geç olsun, güç olmasın!


Saat 19.30 civarı dik parkurlar sona eriyor ve ince, uzun ve sık ağaçların arasından yürüyerek terkedilmiş ahşap kulübelerin olduğu bi yere varıyoruz. Bundan sonra araç yolu. Allahtan burada küçük bir çeşme var. Biraz su içtikten sonra kendimize geliyoruz ama hava artık bayaa bi karardı ve Ay yüzünü göstermeye başladı. Araba yolundan yavaş yavay yürürken köpek havlama sesleri geliyor. Tuğrul eline 2-3 tane taş alarak kendini sağlama almaya çalışıyor :) Neyse ki köpek yolun solundaki evin bahçesinde ve yola çıkmaya niyeti yok. (ya da bağlı) "Az yolumuz kalmış olmalı!" diye yürürken, karşıdan bir araba geliyor ve bize selektör yapıyor. Biz ne olduğunu anlamadan şoför arabadan çıkıp, "siz Amerikalılar'ın arkadaşı mısınız?" diye soruyor. Meğer Michael bizi merak edip, otel işletmecisi abiyi buraya göndermiş. Hemen çantaları çıkarıp, kendimizi arabaya atıyoruz tabii :) 2 dakka sonra oteldeyiz. Bizimkiler çoktan gelmiş, dinleniyorlar. Hemen odayı tutup, çıkıyoruz. Fiyatını hatırlamıyorum ama makuldü sanırım. Tuğrul duş yaparken ben son nefesini vermek üzere olan ayaklarımı duvara dayayarak yaşatmaya çalışıyorum :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder